Hüda Kaya: Öcalan'ın projesi kurtuluş reçetesi olarak değerlendirilmeli

img

İSTANBUL - İsrail'in Gazze'ye dönük saldırıları ve bölgede yaşanan gelişmeleri değerlendiren Hüda Kaya, "Abdullah Öcalan'ın demokratik toplum projesi halkların bir kurtuluş reçetesi olarak değerlendirilmelidir" dedi. 

Gazze'de yaşanan katliam, sınıf temelli devletleşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan ulus devletin, karşıtlar üreten yayılmacı yapısının yol açtığı yıkımın boyutunu bir kez daha gösterdi. Ulus devletin varlığına kaynaklık eden kapitalizme karşı geliştirilen sosyalist alternatif de modernist düşüncenin etkisiyle karşıtlarına benzeşmekten öteye gidemedi. Ulus devletin "yok etme" hedefiyle programlanmış saldırgan, yayılmacı karakterinin bir trajedi olarak kendini gösterdiği Gazze'deki durum, "başka bir model mümkün mü" sorusunu daha sık sorulur hale getirdi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın demokratik modernite paradigması, Gazze'deki durumun ardından daha geniş kesimler tarafından tartışılmaya başlandı. 
   
Geldiği İslami geleneğin ilgisi nedeniyle Gazze'yi yakından bilen ve takip eden eski milletvekili Hüda Kaya, Gazze'de yaşananlara dikkati çekerek, Abdullah Öcalan'ın demokratik toplum projesinin toplumların ve halkların kurtuluş reçetesi olduğunu söyledi. Mezopotamya Ajansı'na (MA) konuşan Hüda Kaya, çatışma ve savaşlar nedeniyle Filistinlilerin büyük bir trajediler yaşadığını belirtti. İsrail'in Gazze'yi tümden kalıcı şekilde işgal etmesinin telafisi olmayan sonuçlara sebep olabileceğini vurgulayan Hüda Kaya, İsrail'in sahip olduğu Siyonist ideolojinin yapısı ile saldırgan eylemleri arasında bir bağ olduğuna işaret etti. Her devletin, çıkış referanslarının bulunduğunu, bazılarının mezhep, bazılarının din, bazılarının seküler referansı olduğunu dile getiren Hüda Kaya, "Siyonizm ise Yahudilik davasının dinci ve hegemonik bir anlayışla hayata geçirilmesi ideolojisidir. Buda demokratik bir bilinç ve teamülden son derece uzak baskıcı, katliamcı ve tek bir kimliğin egemen olduğu, buna yaşam hakkı tanındığı bir yönetim biçimidir. İsrail, bu politikalarıyla özellikle Filistin toprakları üzerinde çok büyük dramlara, trajedilere sebep olmuştur" ifadelerini kullandı. 
 
'BİZ BU POLİTİKALARA YABANCI DEĞİLİZ'
 
Kürdistan'da yaşananlardan dolayı İsrail'in Filistin halkına uyguladığı katliamcı politikanın yabancısı olmadıklarını vurgulayan Hüda Kaya, "Biz bu politikalara yabancı değiliz. Bu nedenle biz İsrail'i anlatırken sanki biz hiç bu politikalara maruz kalmadık, görmedik, bilmiyoruz gibi anlaşılmasın. Filistin halkı ve Kürt halkı başta olmak üzere bölge halkları 100 yıl öncesinden emperyalist güçler tarafından planlanan bir bölge politikasıyla karşı karşıyalar. Filistinliler ve Kürtler, bugün bu politikaların sonuçlarını zulüm, acı, dram ve ayrılıklarıyla yaşamaya devam ediyor. Çok bilinçli bir politikayla bu halkların kaderini bu şekilde etkilediler. 100 yıldır bu kadim iki kadim halkın evleri, köyleri mahalleleri işgal ediliyor, kendi yurtlarından topraklarından göç etmek zorunda kalıyor. Yani burada toplumsal bilinç ve toplumsal referanslara vurgu yapmak ayrı bir değerdir. Şuan geldiğimiz noktada bölgelerin işbirlikçi küresel güçlerle ideolojik menfaat, beka ve saltanat ilişkileri noktasında ortaklaşan yönetimleri görmek gerekiyor. Bölgesel işbirlikçi yönetimler bu anlamda halkların bu hassasiyetlerine pek de saygı göstermediler sahip çıkmadılar ve Filistin halkına en büyük ihaneti aslında bu topraklarda yaşayan bu yönetimler gerçekleştirdi" diye konuştu. 
 
'FİLİSTİN BÜYÜK BİR İHANETLE KARŞI KARŞIYA'
 
Uluslararası güçlerin sessizliğinin İsrail'i cesaretlendirdiğini belirten Hüda Kaya, "İsrail bugün Türkiye'nin sınırına kadar gelmiş durumda. Filistin başta olmak üzere bölgesel ihanet politikalarıyla kuşatılmış durumdayız hepimiz. Filistin halkı özellikle kendi ırktaşları dindaşları olan toplumlar tarafından büyük bir ihanetle karşı karşıya. Filistin davasına sahip çıkıyoruz deyip devasa yürüyüşler mitingler tertip edilirken bir taraftan İsrail'in can suyunu taşıyan lojistik destekte bulunuyorlar. Şimdi Gazze'de işgal planları onaylandı. İsrail artık tüm dünyanın gözü önünde rahatlıklar Gazze'yi kendi politikalarının bir alanı haline getirebilir. Gazze'nin işgal edilmesi bir göç dalgasını da beraberinde getirecektir. Bir milyon kişinin göç edeceği söyleniyor, fakat sadece Refah'ta bir buçuk milyon kişi var. Savaştan önce Gazze'nin nüfusu 2 buçuk milyondu. Bunlardan ne kadarı sağ, ne kadarı öldü net değil. Korkunç bir gerçekleşti ve bugün imansızlaştırılan Gazze'de işgal planları onaylandı. İsrail'e can suyu taşıyanların hiçbirinin sesi çıkmıyor, hepsi gayet karşılıklı bir şekilde saltanatlarının bakıyorlar" şeklinde konuştu. 
 
ULUS DEVLET VE İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞI 
 
İsrail-Filistin çatışmasının ulus devletin yayılmacı, karşıtlaştırıcı ve ötekileştirici karakterinin bir sonucu olduğunu dile getiren Hüda Kaya, "Ulus devlet yapılanmaları yaşanılanlardan ders çıkarması gerekiyor. Ama asıl devrimci hareketlerde tüm yaşananlardan bir ders çıkarmalı. 21'inci yüzyılın toplumsal şartlarında uluslararası ilişkiler gerçekliğinde muhasebesi yapılarak, özellikle mücadele veren hareketler bu sonuçları ortaya çıkarmalıydılar. Filistin hareketi, dinci referanslara sahip ve bu temel referanstan kopmadılar. Bunun muhasebesini yapamadılar her zaman devlet temelli bir çözümü esas aldılar. Bu çözüm dışında hiçbir şey tartışmadılar. Bir direniş hareketi sadece kendi mensupları için mücadele vermiyor ki milyonlarca insan adına bu mücadele ediyor. Bu nedenle insanların gelecekleri, huzurlu özgür eşit barış içinde bir yaşama kavuşması için şiddet veya silah olmazsa olmaz değildir, bunun için demokratik bir yönetim gereklidir" diye belirtti. 
 
'REÇETE DEMOKRATİK TOPLUM PROJESİDİR'
 
Ortadoğu'da topraklarından çıktığını belirttiği Abdullah Öcalan'ın demokratik toplum modelinin çözüm olabileceğine işaret eden Hüda Kaya, dikta rejimleri nedeniyle bu modelin Ortadoğu'da gelişimini sürdüremediğini belirtti. Hüda Kaya, şöyle devam etti: "Bugüne kadar gelen bütün yönetimler halkın kayıtsız şartsız kendilerine tabi olmasını istemiş. Bunların tersi anlamında Abdullah Öcalan'ın demokratik ulus modeli önemli. Abdullah Öcalan'ın ortaya koyduğu demokratik toplumun inşası ile ilgili referanslar, öneriler bugün uluslararası alanda üniversitelerde, entelektüel çevrelerde hala tartışılıyor. Bu referans çok ciddi bir referans önerisidir. Demokratik toplum inşası kimlikler inançlar, kültürler üstü bir şey; hepsini kapsayan, hepsinin geleceğini garanti altına alan eşit barış içinde, özgür bir yönetimi ve geleceği inşa etme projesidir. Bu sadece Kürtlerle ilgili değildir, bütün Ortadoğu ve bütün halklar için huzur getirecektir. Demokratik toplum projesi bütün toplumların ve halkların bir kurtuluş reçetesi olarak değerlendirilmelidir" dedi.
 
'BU SÜREÇ DESTEKLENMELİ' 
 
Abdullah Öcalan'ın İmralı Heyeti'yle yaptığı görüşmede başlayan yeni sürecin başlatılmasında Kürdistan'ın Gazze gibi olmaması için "halkına koruma mükellefiyetinin" bulunduğu hatırlatmasının kendisinde yarattığı şaşkınlığı anlatan Hüda Kaya, şöyle devam etti: "Ben Abdullah Öcalan'ın bu mesajını ilk okuduğumda gerçekten etkilendim. Yaklaşık 30 yıldır dört duvar arasında olan bir insanın bölgesel küresel ve ulusal anlamda yaptığı stratejik ve siyasal tespitleri gerçekten inanılmazdı. Aynı endişeyi, ben de taşıyorum. Bu anlamda bu çok ciddi bir öngörüdür. Bu öngörü anlamda yeni başlayan süreçle birlikte Kürt halkının geleceği ulusal ve küresel anlamda demokratik bir toplum içerisinde siyasal kültürel varlıklarının garanti altına alınmasını sağlayacak. Bu adımın atılması ve bu öngörüsünü gelenlerle paylaşarak bu mesajı ulaştırması son derece anlamlıydı. Bu sürecin anlaşılması ve desteklenmesi gerekiyor."
 
Sürecin sahiplenilmesi gerektiğini vurgulayan Hüda Kaya, şunları kaydetti: "Bu demokratikleşme ve barış süreci noktasında hala kalbi mutmain olmayanlara özellikle bu sözümü ifade etmek istiyorum. Kürt kimliğinin kayda geçmesi, tarihte başı dik anlık bir şekilde bölgesel komşuları ve ulusal komşularıyla huzur içinde olduğu tüm kimliklerin, kültürlerin ve inançların birbirlerine tahakkümde bulunmadan, çok kültürlü bir demokratik toplum inşasının gerçekleşmesi, kimseye zarar vermez; tam tersine herkesin yararına olur. Sürecin başarıya ulaşması, hem Kürt kimliği açısından hem bölge dinamikleri açısından vazgeçilmez bir alternatif seçenek olarak önümüzdedir. Bunun iyi değerlendirilmesi gerekiyor."
 
MA / Esra Solin Dal